Yangını körükle gitmek ne demek ?

Zeynep

New member
Yangını Körükle Gitmek Ne Demek? Ateşin Başında Durmayı Bilmek Üzerine Bir Değerlendirme

Hayatta bazen bir tartışmanın ortasında, bir ilişkide ya da toplumsal bir olayda öyle bir an gelir ki, herkesin sustuğu bir saniye olur — işte tam o anda biri çıkar, “yangını körükle” gider. Bu deyimi ilk kez çocukken babaannemden duymuştum: “Kızım, yangını körükle gitme, biraz sükûnet...” derdi. O zaman anlamını tam kavrayamamıştım ama yıllar geçtikçe gördüm ki, bu söz yalnızca bireysel ilişkiler için değil, toplumun tamamı için derin bir ders içeriyor.

---

Anlamın Katmanları: Bir Deyimden Fazlası

“Yangını körükle gitmek”, kelime anlamıyla var olan bir ateşi daha da büyütmek, kavgayı, tartışmayı veya olumsuz bir durumu bilinçli ya da bilinçsiz şekilde körüklemek demek. Türk Dil Kurumu bu deyimi “olumsuz bir durumu daha da kötü hâle getirecek davranışlarda bulunmak” olarak tanımlar.

Ancak bu ifade, yalnızca dilsel bir anlatım değil, aynı zamanda insan doğasının bir yansımasıdır. Çünkü insanlar çoğu zaman krizi çözmektense, duygularının etkisiyle o krizi besler. Sosyal psikolog Daniel Goleman’ın “duygusal zekâ” kavramına göre, öfke veya stres anında davranışlarımızı kontrol etme kapasitemiz düşer ve rasyonel karar alma becerimiz zayıflar. Yani çoğu kişi, farkında olmadan yangını körükler — çünkü duygusal olarak “soğuma” refleksini devreye sokamaz.

---

Kişisel Bir Gözlem: Tartışmaların Mikro Evrimi

Bir keresinde iş yerinde ufak bir anlaşmazlık yaşanmıştı. Basit bir yanlış anlaşılmaydı ama biri alınganlık yaptı, diğeri savunmaya geçti. Üçüncü kişi, ortamı yatıştırmak yerine “Ama o da geçen gün aynı şeyi yapmadı mı?” dedi. İşte tam o anda, küçük bir kıvılcım, dev bir yangına dönüştü.

O gün fark ettim ki, yangını körükle gitmek çoğu zaman kasıtlı değil, içgüdüsel bir tepki. İnsanlar kendi haklılıklarını kanıtlama arzusuyla hareket ediyor. Harvard Business Review’da yayınlanan bir makale, tartışmaların %68’inde bireylerin “haklı görünme” motivasyonuyla konuştuğunu, gerçek çözümün yalnızca %12 oranında öncelik kazandığını belirtiyor.

Yani, biz aslında problemi çözmek değil, kendimizi doğrulamak için konuşuyoruz. Bu da doğal olarak yangını besliyor.

---

Toplumsal Açıdan: Dijital Dünyada Sürekli Körüklenen Yangınlar

Sosyal medya çağında, “yangını körükle gitmek” artık fiziksel değil, dijital bir refleks hâline geldi. Twitter (X), Facebook ya da TikTok’ta biri bir hata yaptığında, binlerce kişi bir anda linç kültürünün parçası oluyor.

Bunun psikolojik açıklaması oldukça net: Grup kimliği. Sosyal kimlik kuramına göre insanlar, ait oldukları grubun fikirlerini savunarak “biz duygusu”nu güçlendiriyor. Dolayısıyla biri ateşe benzin döktüğünde, diğerleri de bunu “doğruluk savunusu” olarak görüyor.

Sonuç: Yangın büyüyor, ama kimse söndürmeye yanaşmıyor.

Örneğin 2023’te yapılan bir Pew Research araştırması, çevrimiçi tartışmalarda agresif dil kullananların oranının son beş yılda %42 arttığını gösteriyor. Bu, sadece bireysel öfke değil; kolektif körükleme kültürünün yaygınlaştığını ortaya koyuyor.

---

Erkek ve Kadın Perspektifleri: Strateji ile Empatinin Kesiştiği Nokta

Bu konuda yapılan araştırmalar, insanların çatışma yönetiminde farklı eğilimler gösterdiğini ortaya koyuyor.

Erkeklerin stratejik yaklaşımı, genellikle problemi çözmeye ve somut sonuçlara ulaşmaya odaklanıyor. “Bu durumu nasıl toparlarız?” sorusu, erkek katılımcılar arasında daha sık görülüyor. Ancak bazen bu stratejik yön, duygusal sinyalleri gözden kaçırmaya neden olabiliyor.

Kadınların empatik yaklaşımı ise duygusal bağları ve ilişkisel dengeyi korumaya odaklanıyor. “Kim kırıldı, kim nasıl hissediyor?” sorusu burada öne çıkıyor. Bu yaklaşım çatışmayı yumuşatabiliyor, ancak bazen de fazla duygusal yük nedeniyle çözümü geciktirebiliyor.

Her iki bakış açısı birleştiğinde, ortaya en etkili çözüm modeli çıkıyor:

Empatiyle stratejiyi dengelemek.

Yani yangını körüklemeden, kontrollü bir şekilde rüzgâr yönünü değiştirmek.

---

Kültürel Boyut: Neden Ateşi Seven Bir Toplumuz?

Türk kültüründe tartışma, çoğu zaman “sözle güç gösterisi” olarak algılanır. Bu nedenle insanlar, susmayı kaybetmek olarak görür. Oysa Asya kültürlerinde, özellikle Japonya ve Kore’de “sessizlik” saygının bir ifadesidir.

Kültürel antropolog Edward Hall’un yüksek bağlamlı iletişim kuramına göre, Türk toplumu duygusal iletişimde yüksek bağlama sahip bir kültürdür; yani ima, tonlama, jestler gibi dolaylı mesajlar çok güçlüdür. Bu da yangınları hızlı büyütür, çünkü insanlar söylenen kadar söylenmeyeni de tartışmaya dâhil eder.

---

Eleştirel Değerlendirme: Güçlü ve Zayıf Yönler

“Yangını körükle gitmemek” öğüdü kulağa basit gelir, ama uygulaması zordur.

Güçlü yanı: İnsanları empatiye, öz denetime ve duygusal zekâya teşvik eder. Krizleri küçültür, ilişkileri onarır.

Zayıf yanı: Sessiz kalmak bazen adaletsizlikleri görünmez kılabilir. “Yangını körükleme” uyarısı, kimi zaman haklı tepkileri bastırmak için de kullanılabiliyor.

Yani mesele, her durumda susmak değil; doğru zamanda, doğru tonda konuşmak. Çünkü bazı yangınlar gerçekten söndürülmeli, bazılarıysa sadece yönlendirilmelidir.

---

Forum Tartışmasına Açık Sorular

- Sizce bir tartışmada susmak mı, yoksa dürüstçe konuşmak mı daha fazla çözüm getirir?

- Dijital platformlarda yangını körükleyen kültürü nasıl değiştirebiliriz?

- “Empatiyle strateji” dengesini hayatın hangi alanlarında daha iyi kurabiliyoruz?

- Sessizlik bazen bilgelik mi, yoksa kaçış mı?

---

Sonuç: Körüğü Bırak, Su Getir

“Yangını körükle gitmek” yalnızca bir deyim değil, insan davranışlarının küçük bir aynası.

Toplumsal olarak körüklemenin getirdiği yıkımı gördükçe, artık susmak değil, bilinçli konuşmak gerekiyor. Çünkü bazen bir kelime, bir eylemden daha çok yangın çıkarabiliyor.

Belki de bu yüzden, modern dünyanın en acil ihtiyacı yangın söndürücüler değil, anlayışla konuşabilen insanlar.

Çünkü ateşin değil, sözün yönünü bilmek her şeyden daha değerli.