Kerem
New member
Ey Zahit Şaraba Kimin Şiiri? Bir Şiirden Doğan Hikâye…
Selam dostlar,
Bu akşam sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir şiir duyarsınız da, kelimeleri sadece kulağınıza değil, kalbinizin tam ortasına düşer ya… İşte “Ey Zahit Şaraba Eyleme Tövbeyi” o şiirlerden biri. Kimin yazdığını merak edenler çoktur; bazıları Fuzûlî der, bazıları başka bir halk ozanına atfeder ama aslında bu şiir, bir şairin değil, yüzyılların kalbinden süzülmüş bir duygunun eseridir.
Ve ben size, bu şiiri ilk kez duyan iki insanın — biri erkek, biri kadın — hikâyesini anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir şiir, iki kalbi aynı sükûta çağırabilir.
---
Bir Akşamüstü: Şiirin Yankısı
Ahmet, kırk yaşına yaklaşmış, hayatta çok şey görmüş ama içinde hâlâ çözülmemiş bir hesaplaşma taşıyan bir adamdı. Hayatı boyunca stratejik düşünmeyi, soğukkanlı kararlar vermeyi öğrenmişti. “Hislerin seni yanıltır,” derdi kendi kendine, “akıl seni korur.”
Bir akşam, eski bir dostunun tavsiyesiyle bir dergâha uğradı. Duvarda, solgun bir kâğıda yazılmış dizeler gözüne çarptı:
“Ey zahit, şaraba eyleme tövbeyi,
Zira tövbe edenin tövbesi de tövbe ister.”
Yanında oturan bir kadın vardı, adını sonradan öğrenecekti: Elif. Gözlerinde öyle bir dinginlik vardı ki, Ahmet uzun zaman sonra ilk defa kelimeler yerine bir sessizliği dinlemek istedi. Kadın hafifçe gülümsedi ve dedi ki:
“Bu şiir, kimin olduğundan çok, kime dokunduğuyla anlam kazanır.”
---
Şiirin Kökeni Üzerine: Kim Yazdı?
Forumdaşlar, siz de duymuşsunuzdur mutlaka: Bu dizeler bazen Fuzûlî’ye, bazen Ömer Hayyam’a, bazen de anonim halk edebiyatına atfedilir. Aslında kaynaklar net değildir. Fakat duygunun kökü çok derindir. “Ey Zahit Şaraba” dizeleri, akıl ile aşkın, yasak ile özgürlüğün, din ile insan doğasının iç içe geçtiği bir felsefeyi taşır.
Zahit — yani dünyadan elini eteğini çekmiş dindar kişi — burada aklın temsilcisidir. Şarap ise mecazdır; aşkın, coşkunun, yaşamın sembolü.
Ahmet tam da o zahit gibiydi. Düzenli, mantıklı, mesafeli. Elif ise şarabı temsil ediyordu; sıcak, empatik, kalple yaşayan biriydi. İkisi bir araya geldiğinde, şiirin anlamı can buldu.
---
Erkeğin Stratejisi, Kadının Empatisi
Ahmet, şiiri çözmek istercesine sordu:
“Bu dizelerdeki tövbe neden bu kadar önemli sence?”
Elif, bakışlarını bir mumun alevine çevirdi. “Çünkü bazen insan, sevmekten bile tövbe eder,” dedi.
Ahmet susup düşündü. Stratejik aklı, bu cümlenin duygusal derinliğini çözmekte zorlandı. Oysa Elif, onun içindeki düğümü sezmişti.
Kadınlar böyledir ya… Hissederler, çözüm aramazlar, sadece anlamak isterler.
Erkeklerse anlamaktan çok düzeltmek ister.
İşte o akşam, iki farklı yol, aynı şiirde kesişti.
---
Zahit ve Şarap: Akıl ile Kalbin Dansı
Elif, bir yudum çay aldı ve devam etti:
“Bence ‘Ey zahit’ demek, insanın kendi aklına seslenmesidir. Kendine der ki: ‘Aşktan korkma. Hayatı dizginleme. Çünkü tövbe, bazen yaşamı inkâr etmektir.’”
Ahmet bu sözleri dinlerken, kendi içindeki duvarları fark etti. Hayatı boyunca disiplinle, hedeflerle, mantıkla ördüğü o duvarların ardında ne kadar çok özlem birikmişti.
O an fark etti ki, belki de asıl tövbe etmesi gereken şey, yaşamın kendisiydi.
Ve o anda, “şarap” bir içki değil, bir aydınlanma hâli olmuştu.
---
Geçmişin Yankısı: Şiirin Zamansızlığı
O gece eve döndüğünde Ahmet, yıllardır açmadığı bir defteri buldu. Gençlik yıllarında yazdığı birkaç satır vardı. Hayata, aşka, Allah’a dair sorular…
Bir satırda şöyle yazmıştı:
“Bir gün biri gelir, aklımdaki fırtınayı kalbimle dindirir mi?”
Elif’in sözleri, o gençlik sorusunun cevabı gibiydi.
Şiirin yazarı kimdi bilmiyordu ama artık önemi yoktu. Çünkü şiir, her okuyanı kendiyle yüzleştiriyordu.
Zahit, artık dışarıda bir figür değil, içimizdeki o temkinli yanın adıydı.
Şarap ise o yanın korktuğu her şey: duygular, cesaret, sevgi ve kaybolma ihtimaliydi.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizde Hangi Taraf Ağır Basıyor?
Dostlar, siz hiç kendinizi zahit gibi hissettiniz mi?
Yani kurallarla, korkularla, “doğru olanı yapmalıyım” düşüncesiyle çevrilmiş biri gibi…
Ya da tam tersi, “şarap” tarafınız mı daha baskın — duygularınızın peşinden giden, bazen yanılan ama gerçekten yaşayan yanınız mı?
Bence bu şiirin büyüsü burada yatıyor. Hepimiz o dizelerde bir tarafımızı buluyoruz.
Ahmet gibi kontrol etmeye çalışan, Elif gibi hisleriyle yön bulan…
Belki de yaşam dediğimiz şey, bu ikisinin bitmeyen diyaloğu.
---
Sonuç: Şiir Bir Ayna Gibidir
“Ey Zahit Şaraba Eyleme Tövbeyi” belki bir isimle değil, bir duyguyla yaşar.
Onu kimin yazdığı, artık bir merak konusu değil; çünkü o dizeler her okunduğunda yeniden yazılır, yeniden anlam bulur.
Ahmet ve Elif’in hikâyesi, aslında hepimizin içinde yaşanan bir yolculuk.
Aklın dizginleriyle kalbin tutkusu arasında, bazen bir mısra, bazen bir nefeslik fark var.
Belki de her birimiz, bir an için o şiirin içindeyiz.
Kimimiz zahit, kimimiz şarap…
Ama nihayetinde hepimiz aynı masadayız — hayatın masasında, bir mısra gibi birbirimize yaslanarak.
---
Peki ya siz?
Bu şiiri ilk duyduğunuzda ne hissetmiştiniz?
Sizce tövbe mi kurtarır insanı, yoksa şarabın sembolize ettiği cesaret mi?
Yorumlarınızı okumak isterim dostlar… Çünkü belki de bu hikâyenin devamını, hep birlikte yazacağız.
Selam dostlar,
Bu akşam sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir şiir duyarsınız da, kelimeleri sadece kulağınıza değil, kalbinizin tam ortasına düşer ya… İşte “Ey Zahit Şaraba Eyleme Tövbeyi” o şiirlerden biri. Kimin yazdığını merak edenler çoktur; bazıları Fuzûlî der, bazıları başka bir halk ozanına atfeder ama aslında bu şiir, bir şairin değil, yüzyılların kalbinden süzülmüş bir duygunun eseridir.
Ve ben size, bu şiiri ilk kez duyan iki insanın — biri erkek, biri kadın — hikâyesini anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir şiir, iki kalbi aynı sükûta çağırabilir.
---
Bir Akşamüstü: Şiirin Yankısı
Ahmet, kırk yaşına yaklaşmış, hayatta çok şey görmüş ama içinde hâlâ çözülmemiş bir hesaplaşma taşıyan bir adamdı. Hayatı boyunca stratejik düşünmeyi, soğukkanlı kararlar vermeyi öğrenmişti. “Hislerin seni yanıltır,” derdi kendi kendine, “akıl seni korur.”
Bir akşam, eski bir dostunun tavsiyesiyle bir dergâha uğradı. Duvarda, solgun bir kâğıda yazılmış dizeler gözüne çarptı:
“Ey zahit, şaraba eyleme tövbeyi,
Zira tövbe edenin tövbesi de tövbe ister.”
Yanında oturan bir kadın vardı, adını sonradan öğrenecekti: Elif. Gözlerinde öyle bir dinginlik vardı ki, Ahmet uzun zaman sonra ilk defa kelimeler yerine bir sessizliği dinlemek istedi. Kadın hafifçe gülümsedi ve dedi ki:
“Bu şiir, kimin olduğundan çok, kime dokunduğuyla anlam kazanır.”
---
Şiirin Kökeni Üzerine: Kim Yazdı?
Forumdaşlar, siz de duymuşsunuzdur mutlaka: Bu dizeler bazen Fuzûlî’ye, bazen Ömer Hayyam’a, bazen de anonim halk edebiyatına atfedilir. Aslında kaynaklar net değildir. Fakat duygunun kökü çok derindir. “Ey Zahit Şaraba” dizeleri, akıl ile aşkın, yasak ile özgürlüğün, din ile insan doğasının iç içe geçtiği bir felsefeyi taşır.
Zahit — yani dünyadan elini eteğini çekmiş dindar kişi — burada aklın temsilcisidir. Şarap ise mecazdır; aşkın, coşkunun, yaşamın sembolü.
Ahmet tam da o zahit gibiydi. Düzenli, mantıklı, mesafeli. Elif ise şarabı temsil ediyordu; sıcak, empatik, kalple yaşayan biriydi. İkisi bir araya geldiğinde, şiirin anlamı can buldu.
---
Erkeğin Stratejisi, Kadının Empatisi
Ahmet, şiiri çözmek istercesine sordu:
“Bu dizelerdeki tövbe neden bu kadar önemli sence?”
Elif, bakışlarını bir mumun alevine çevirdi. “Çünkü bazen insan, sevmekten bile tövbe eder,” dedi.
Ahmet susup düşündü. Stratejik aklı, bu cümlenin duygusal derinliğini çözmekte zorlandı. Oysa Elif, onun içindeki düğümü sezmişti.
Kadınlar böyledir ya… Hissederler, çözüm aramazlar, sadece anlamak isterler.
Erkeklerse anlamaktan çok düzeltmek ister.
İşte o akşam, iki farklı yol, aynı şiirde kesişti.
---
Zahit ve Şarap: Akıl ile Kalbin Dansı
Elif, bir yudum çay aldı ve devam etti:
“Bence ‘Ey zahit’ demek, insanın kendi aklına seslenmesidir. Kendine der ki: ‘Aşktan korkma. Hayatı dizginleme. Çünkü tövbe, bazen yaşamı inkâr etmektir.’”
Ahmet bu sözleri dinlerken, kendi içindeki duvarları fark etti. Hayatı boyunca disiplinle, hedeflerle, mantıkla ördüğü o duvarların ardında ne kadar çok özlem birikmişti.
O an fark etti ki, belki de asıl tövbe etmesi gereken şey, yaşamın kendisiydi.
Ve o anda, “şarap” bir içki değil, bir aydınlanma hâli olmuştu.
---
Geçmişin Yankısı: Şiirin Zamansızlığı
O gece eve döndüğünde Ahmet, yıllardır açmadığı bir defteri buldu. Gençlik yıllarında yazdığı birkaç satır vardı. Hayata, aşka, Allah’a dair sorular…
Bir satırda şöyle yazmıştı:
“Bir gün biri gelir, aklımdaki fırtınayı kalbimle dindirir mi?”
Elif’in sözleri, o gençlik sorusunun cevabı gibiydi.
Şiirin yazarı kimdi bilmiyordu ama artık önemi yoktu. Çünkü şiir, her okuyanı kendiyle yüzleştiriyordu.
Zahit, artık dışarıda bir figür değil, içimizdeki o temkinli yanın adıydı.
Şarap ise o yanın korktuğu her şey: duygular, cesaret, sevgi ve kaybolma ihtimaliydi.
---
Forumdaşlara Bir Soru: Sizde Hangi Taraf Ağır Basıyor?
Dostlar, siz hiç kendinizi zahit gibi hissettiniz mi?
Yani kurallarla, korkularla, “doğru olanı yapmalıyım” düşüncesiyle çevrilmiş biri gibi…
Ya da tam tersi, “şarap” tarafınız mı daha baskın — duygularınızın peşinden giden, bazen yanılan ama gerçekten yaşayan yanınız mı?
Bence bu şiirin büyüsü burada yatıyor. Hepimiz o dizelerde bir tarafımızı buluyoruz.
Ahmet gibi kontrol etmeye çalışan, Elif gibi hisleriyle yön bulan…
Belki de yaşam dediğimiz şey, bu ikisinin bitmeyen diyaloğu.
---
Sonuç: Şiir Bir Ayna Gibidir
“Ey Zahit Şaraba Eyleme Tövbeyi” belki bir isimle değil, bir duyguyla yaşar.
Onu kimin yazdığı, artık bir merak konusu değil; çünkü o dizeler her okunduğunda yeniden yazılır, yeniden anlam bulur.
Ahmet ve Elif’in hikâyesi, aslında hepimizin içinde yaşanan bir yolculuk.
Aklın dizginleriyle kalbin tutkusu arasında, bazen bir mısra, bazen bir nefeslik fark var.
Belki de her birimiz, bir an için o şiirin içindeyiz.
Kimimiz zahit, kimimiz şarap…
Ama nihayetinde hepimiz aynı masadayız — hayatın masasında, bir mısra gibi birbirimize yaslanarak.
---
Peki ya siz?
Bu şiiri ilk duyduğunuzda ne hissetmiştiniz?
Sizce tövbe mi kurtarır insanı, yoksa şarabın sembolize ettiği cesaret mi?
Yorumlarınızı okumak isterim dostlar… Çünkü belki de bu hikâyenin devamını, hep birlikte yazacağız.