Murat
New member
Çocukluğum Şiiri Ölçüsü: Bir Hatıranın Kalp Atışları
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki bir şiir değil ama o şiirin içinden doğmuş bir hikâye… Çünkü bazen bir şiir sadece mısralarla değil, hatıralarla ölçülür. “Çocukluğum” dediğimizde hepimizin içinde yankılanan bir ses vardır. İşte o ses, bazen bir annenin kucağında saklıdır, bazen de bir babanın sessiz stratejisinde…
Bir Yaz Akşamı ve Bir Şiirin Doğuşu
O akşam rüzgâr, denizden değil geçmişten esiyordu. Eylül’ün ortasıydı. Deniz kenarındaki küçük çay bahçesinde, Nermin ve Ali oturuyordu. Birbirlerine yabancı değillerdi ama aynı zamanda birbirlerinin çocukluğuna da yabancıydılar. Çünkü her biri, kendi çocukluğunu farklı bir ölçüyle hatırlıyordu.
Ali, mühendis kökenliydi. Hayata planlarla, çizimlerle ve ölçülerle bakardı. Her şeyin bir hesabı, bir stratejisi olmalıydı. Oysa Nermin, bir öğretmendi; kalpleri anlamaya çalışan, gözlerle konuşan, sessizlikten duygu çıkaran bir kadındı. Ali için “çocukluk” bir dönemdi — geçip giden bir zaman parçası. Nermin içinse “çocukluk”, hâlâ içinde yaşayan bir ses, her sabah uyandığında gözlerine dolan bir buğuydu.
“Çocukluğum şiirini okudun mu hiç?” diye sordu Nermin, ince belli bardaktaki çayından bir yudum alırken.
Ali başını salladı. “Yok,” dedi. “Ama ölçüsü neymiş merak ettim.”
Nermin gülümsedi. “Ölçüsü? Kalp atışıdır o. Her satır, bir çocuk kalbinin attığı kadar uzun ya da kısa.”
Erkeklerin Ölçüsü, Kadınların Duygusu
Ali sustu. Ölçü, onun için bir denklem demekti. Sayılarla konuşurdu çünkü sayılar onu yanıltmazdı. Fakat Nermin’in sözleri bir duvarın ardından sızan ışık gibiydi — kör edici değil ama içini aydınlatıcı.
“Bak,” dedi Nermin, gözleri uzaklara dalarken, “biz kadınlar çocukluğumuzu unutmamak için şiirlere sığınırız. Çünkü orada kokular, sesler, gülüşler var. Siz erkeklerse onu analiz edersiniz. ‘Neden böyle oldum?’ diye sorarsınız ama biz, ‘ne hissediyordum?’ deriz.”
Ali, düşünceli bir ifadeyle başını öne eğdi. “Yani şiirin ölçüsü, hissedebilmek mi diyorsun?”
“Evet,” dedi Nermin, “ve bazen hissetmek, anlamaktan daha zor.”
O anda çay bahçesinden bir çocuk kahkahası yükseldi. Küçük bir kız, rüzgârın önünde uçan bir balonu yakalamaya çalışıyordu. Ali’nin gözleri dalgınlaştı. Belki de uzun zamandır unuttuğu bir sahne geldi gözlerinin önüne: Babasının elini sımsıkı tuttuğu o pazar sabahı…
Bir Hatıranın Ölçüsü
“Benim babam pek konuşmazdı,” dedi Ali sessizce. “Ama bir gün bana tahtadan bir gemi yapmıştı. Bir şey söylememişti, sadece bırakmıştı önüme. O gemiyle saatlerce oynadım. Belki de o gemiyle dünyayı anladım.”
Nermin gözlerini kısmış, o anı Ali’nin sesinden dinliyordu.
“Bak,” dedi, “işte o gemi, senin şiirinin ölçüsü.”
Ali başını kaldırdı, şaşkın. “Nasıl yani?”
“Çünkü o gemide zaman yoktu. Ne dakikalar, ne planlar. Sadece kalp vardı. Sen onu hissediyorsan, ölçüye gerek kalmaz.”
Bir an sustular. Çaylar soğudu. Rüzgâr, uzaklardan bir anının yankısını getirdi. O anda, “Çocukluğum” şiiri sadece bir edebi eser olmaktan çıkıp bir duygu haritasına dönüştü.
Forumun Kalbi: Hatıralarımız Aynı Ölçüde Atıyor
Sevgili forumdaşlar,
Hepimiz bir yerlerde çocukluğumuzu saklıyoruz. Kimi bir sokak lambasının altında, kimi annesinin örgü kokan ellerinde. Kimi için “çocukluğum” bir şiir, kimi içinse bir yara izi. Ama ölçüsü ne olursa olsun, o şiir bizimle konuşur.
Belki Ali gibi, plan yaparak büyüdük. Belki Nermin gibi, duygularla yoğrulduk. Fakat her birimizin içinde aynı kalp atıyor: O saf, korkusuz, meraklı çocuk kalbi… “Çocukluğum” şiirinin ölçüsü işte budur — ortak kalp ritmimiz.
Bu yüzden soruyorum sizlere:
Sizce kendi çocukluğunuzun ölçüsü neydi?
Bir gülüş mü, bir sessizlik mi, yoksa bir babanın tahtadan yaptığı gemi mi?
Birlikte Hatırlayalım
Ali ve Nermin o akşam ayrıldıklarında, kimse fark etmedi ama iki farklı ölçü, aynı şiirde buluşmuştu. Erkek aklının çözüm arayışıyla kadın kalbinin empatisi bir araya geldiğinde, geçmişin dili yeniden yazılmıştı.
Ve belki de bu yüzden her birimiz, “Çocukluğum” şiirini okurken aynı duyguyu hissediyoruz: Biraz hüzün, biraz özlem, ama en çok da sevgi…
Çünkü o şiirin ölçüsü, heceyle değil, hatırayla yazılmıştır.
Ve her hatıranın kalbinde, hâlâ o küçük çocuk nefes alıyordur.
Forumdaşlar, siz de yazın:
Sizin şiirinizin ölçüsü nedir?
Bir kalp atışı mı, bir anne sesi mi, yoksa hiç büyümemiş bir umut mu?
“Çocukluğum”un Ölçüsü: Hepimizin Kalbi
Sonuçta şiirin ölçüsü sadece vezin değildir; ruhun nabzıdır.
Kimi zaman hecelerle ölçülür, kimi zaman sessizlikle. Ama gerçek ölçü, hatırlayabildiğimiz kadardır.
Belki bugün bu başlık altında hep birlikte yazdıklarımız, yeni bir “Çocukluğum” şiirinin ilk dizeleri olur.
Ve kim bilir… Belki de bir gün, biri çıkıp o şiiri yüksek sesle okur, hepimizin çocukluğuna aynı yerden dokunur.
Selam forumdaşlar,
Bugün sizlerle bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki bir şiir değil ama o şiirin içinden doğmuş bir hikâye… Çünkü bazen bir şiir sadece mısralarla değil, hatıralarla ölçülür. “Çocukluğum” dediğimizde hepimizin içinde yankılanan bir ses vardır. İşte o ses, bazen bir annenin kucağında saklıdır, bazen de bir babanın sessiz stratejisinde…
Bir Yaz Akşamı ve Bir Şiirin Doğuşu
O akşam rüzgâr, denizden değil geçmişten esiyordu. Eylül’ün ortasıydı. Deniz kenarındaki küçük çay bahçesinde, Nermin ve Ali oturuyordu. Birbirlerine yabancı değillerdi ama aynı zamanda birbirlerinin çocukluğuna da yabancıydılar. Çünkü her biri, kendi çocukluğunu farklı bir ölçüyle hatırlıyordu.
Ali, mühendis kökenliydi. Hayata planlarla, çizimlerle ve ölçülerle bakardı. Her şeyin bir hesabı, bir stratejisi olmalıydı. Oysa Nermin, bir öğretmendi; kalpleri anlamaya çalışan, gözlerle konuşan, sessizlikten duygu çıkaran bir kadındı. Ali için “çocukluk” bir dönemdi — geçip giden bir zaman parçası. Nermin içinse “çocukluk”, hâlâ içinde yaşayan bir ses, her sabah uyandığında gözlerine dolan bir buğuydu.
“Çocukluğum şiirini okudun mu hiç?” diye sordu Nermin, ince belli bardaktaki çayından bir yudum alırken.
Ali başını salladı. “Yok,” dedi. “Ama ölçüsü neymiş merak ettim.”
Nermin gülümsedi. “Ölçüsü? Kalp atışıdır o. Her satır, bir çocuk kalbinin attığı kadar uzun ya da kısa.”
Erkeklerin Ölçüsü, Kadınların Duygusu
Ali sustu. Ölçü, onun için bir denklem demekti. Sayılarla konuşurdu çünkü sayılar onu yanıltmazdı. Fakat Nermin’in sözleri bir duvarın ardından sızan ışık gibiydi — kör edici değil ama içini aydınlatıcı.
“Bak,” dedi Nermin, gözleri uzaklara dalarken, “biz kadınlar çocukluğumuzu unutmamak için şiirlere sığınırız. Çünkü orada kokular, sesler, gülüşler var. Siz erkeklerse onu analiz edersiniz. ‘Neden böyle oldum?’ diye sorarsınız ama biz, ‘ne hissediyordum?’ deriz.”
Ali, düşünceli bir ifadeyle başını öne eğdi. “Yani şiirin ölçüsü, hissedebilmek mi diyorsun?”
“Evet,” dedi Nermin, “ve bazen hissetmek, anlamaktan daha zor.”
O anda çay bahçesinden bir çocuk kahkahası yükseldi. Küçük bir kız, rüzgârın önünde uçan bir balonu yakalamaya çalışıyordu. Ali’nin gözleri dalgınlaştı. Belki de uzun zamandır unuttuğu bir sahne geldi gözlerinin önüne: Babasının elini sımsıkı tuttuğu o pazar sabahı…
Bir Hatıranın Ölçüsü
“Benim babam pek konuşmazdı,” dedi Ali sessizce. “Ama bir gün bana tahtadan bir gemi yapmıştı. Bir şey söylememişti, sadece bırakmıştı önüme. O gemiyle saatlerce oynadım. Belki de o gemiyle dünyayı anladım.”
Nermin gözlerini kısmış, o anı Ali’nin sesinden dinliyordu.
“Bak,” dedi, “işte o gemi, senin şiirinin ölçüsü.”
Ali başını kaldırdı, şaşkın. “Nasıl yani?”
“Çünkü o gemide zaman yoktu. Ne dakikalar, ne planlar. Sadece kalp vardı. Sen onu hissediyorsan, ölçüye gerek kalmaz.”
Bir an sustular. Çaylar soğudu. Rüzgâr, uzaklardan bir anının yankısını getirdi. O anda, “Çocukluğum” şiiri sadece bir edebi eser olmaktan çıkıp bir duygu haritasına dönüştü.
Forumun Kalbi: Hatıralarımız Aynı Ölçüde Atıyor
Sevgili forumdaşlar,
Hepimiz bir yerlerde çocukluğumuzu saklıyoruz. Kimi bir sokak lambasının altında, kimi annesinin örgü kokan ellerinde. Kimi için “çocukluğum” bir şiir, kimi içinse bir yara izi. Ama ölçüsü ne olursa olsun, o şiir bizimle konuşur.
Belki Ali gibi, plan yaparak büyüdük. Belki Nermin gibi, duygularla yoğrulduk. Fakat her birimizin içinde aynı kalp atıyor: O saf, korkusuz, meraklı çocuk kalbi… “Çocukluğum” şiirinin ölçüsü işte budur — ortak kalp ritmimiz.
Bu yüzden soruyorum sizlere:
Sizce kendi çocukluğunuzun ölçüsü neydi?
Bir gülüş mü, bir sessizlik mi, yoksa bir babanın tahtadan yaptığı gemi mi?
Birlikte Hatırlayalım
Ali ve Nermin o akşam ayrıldıklarında, kimse fark etmedi ama iki farklı ölçü, aynı şiirde buluşmuştu. Erkek aklının çözüm arayışıyla kadın kalbinin empatisi bir araya geldiğinde, geçmişin dili yeniden yazılmıştı.
Ve belki de bu yüzden her birimiz, “Çocukluğum” şiirini okurken aynı duyguyu hissediyoruz: Biraz hüzün, biraz özlem, ama en çok da sevgi…
Çünkü o şiirin ölçüsü, heceyle değil, hatırayla yazılmıştır.
Ve her hatıranın kalbinde, hâlâ o küçük çocuk nefes alıyordur.
Forumdaşlar, siz de yazın:
Sizin şiirinizin ölçüsü nedir?
Bir kalp atışı mı, bir anne sesi mi, yoksa hiç büyümemiş bir umut mu?
“Çocukluğum”un Ölçüsü: Hepimizin Kalbi
Sonuçta şiirin ölçüsü sadece vezin değildir; ruhun nabzıdır.
Kimi zaman hecelerle ölçülür, kimi zaman sessizlikle. Ama gerçek ölçü, hatırlayabildiğimiz kadardır.
Belki bugün bu başlık altında hep birlikte yazdıklarımız, yeni bir “Çocukluğum” şiirinin ilk dizeleri olur.
Ve kim bilir… Belki de bir gün, biri çıkıp o şiiri yüksek sesle okur, hepimizin çocukluğuna aynı yerden dokunur.